6 Ağustos 2013 Salı


KENDİ TÜRÜMÜZÜ YOK ETMEYE ÇOK KALMAMIŞ OLSA GEREK
Dünyada ne kadar zalim varsa, öncekiler, bugünküler, yarınkiler hepsine lanet olsun. Nihayet anladım ki insanoğlunun bir kısmı hiç bir gerekçeyle savunulamayacak, aklanamayacak kadar kötü yürekli. Düzelmeleri de imkansız. Çok geç de olsa nihayet anladım bu gerçeği...Zalimin mazluma yaptığını, ne anlatabilirim, ne anlatarak bitirebilirim, insanlık tarihine bakıp bir yerlerden başlayabilir herkes, eğer görmek ve anlamak isterse dediklerimi.
Her ne şekilde olursa olsun gücü elinde bulunduran başlıyor ezmeye, başlıyor zulmetmeye, bir süre sonra zalimlik hayat tarzı haline geliyor ve haklı olduğuna o kadar inanıyor ki, başkalarını bile inandırıyor haklı olduğuna, sistem böyle sürüp gidiyor.
Peki mazlumlar ne yapıyor, hep korkuyor, hep çekiniyor, hep uslu duruyor ama zalim gelip yine onu buluyor. Kim kenarda uslu duruyorsa hep o zulüm görüyor. Bir vakitler bir yazı okumuştum bir gurup şempanze için yazılmıştı, ayrıntıyı hatırlamıyorum, gurubun en güçsüz olan üyesini döverek yok ediyorlardı. Bir farkımız yok onlardan. Bir kavga çıkıyor, herkes aynı çocuğa tekme atıyor, çullanıyor üstüne, dövüyor dövüyor doymuyorlar dövmeye. Yere düşene vuruyorlar hep, daha çok hem de hiç acımadan. Yani acımak yok, şefkat yok, duygu yok, vicdan yok, ne var otoriteden çekinme ve korkma var, emir alma, köpekleşme var, goy goy var, yalakalık var, yalancılık var, döneklik var, sürü gibi hareket etmek var, mensubu olduğu disiplinin gereğini yerine getirip cesur davranmak yerine ilm-i siyaset yapmak var, güce tapmak var güçlüye tapmak. Herkes yenenin arasından gidermiş, ne nedenle olursa olsun yenen, haklı olsun, haksız olsun yenendir bu işte insanoğlu.
Güncel olana geleyim mi, bugün Silivri' de bir dava sonuçlandı, hükumetin yenmek istediği düşmanlar hukuk kullanılarak yenildi, silahsız, kılıçsız, kalkansız. Çünkü on yıl içinde sistem değiştirildi ve bu zaferin zemini yavaş yavaş hazırlandı. Şimdi biz şöyle tepki gösteriyoruz vay öyle oldu, vay şöyle yapıldı, sanki bunların olacağı hiç belli değildi, hiç umulmuyordu da olup bitti. "Şaşkalacak şey" derdi rahmetli babaannem, herkes şaşkaldı, şaşakaldı, neden, durun bakalım daha neler olacak, bekleyin, sabırlı olun biraz. Siz uyurken el alem dolmaları sardı, kısırları, börekleri yaptı, kekleri, pastaları hazırladı tam çayı koymuşlardı ki siz ancak uyandınız, tabi haber verselerdi siz de yardım ederdiniz, tek başına zahmet etmemiş olurlardı ama neyse bu seferlik böyle oldu...
Rövanş alınır, hem de kimden alınır biliyor musunuz? Düşmanın en zayıf kanadından, en mazlum olanından başlanır rövanş alınmaya, bu hep böyledir. Şimdi ceza alanlar (gazeteci ve yazarlar ile bilim insanlarını ayrı tutuyorum, onların düşünmek ve düşündüklerini toplumla paylaşmak dışında hiç bir suçları olamaz) en az işbirliği yapabilmiş olanlar, en az ilm-i siyaset bilenler, en beceriksiz ve kolay harcanabilecek, harcandığında da önemli kişilere zarar veremeyecek, bağlantıları bazılarına göre daha az olanlar. Darbeyi yapan, milyonları öldürüp acı çektiren köşesinde oturuyor. Kimse ona dokunamaz (bunlar bile), çünkü ona darbe yapması gerektiğini emredenler, şimdikilere de darbe yapmaya kalkışanları yok et emrini veriyor. Aynı amcalar yine, yabancı değiller. Devran böyle dönüyor şimdilerde. Bu kadar uzun yazıyı kim okuyacak bilmiyorum ama ben yazıyorum işte. Kiminle kimin kimler için, nasıl bir işbirliği yaptığını çözmek luciferlik bir zeka gerektiriyor. Ben onu tam olarak anlayamıyorum, anladığım her zaman mazlumun ezildiği, önce onun dövülüp, yok edildiği, önce onun içeri tıkılıp dayak atıldığı, önce onun üzerine çullanıldığı.....Çocuklar, dövülen, tecavüz edilen çocuklar, kadınlar dövülen, öldürülen, tecavüz edilen kadınlar, yaşlılar dövülen, eziyet edilen, ihmal edilen yaşlılar...Hayvanlar sokaklarda, evlerde, çiftliklerde, bakım yerlerinde, toplama kamplarında eziyet edilen hayvanlar...Toplumun az güçlü hak verilmese de olan kesimleri, birinci sırada yer almayan mezhep, ırk, milliyet, dil, din mensubu olanlar.
On küsur yıllık bir iktidar, sistemi değiştirdi, tabuları yıktı, darbe niyetlilerini yakaladı içeri tıktı, kendilerini ve yeni kurdukları sistemi beğenmeyen herkesi karşısına aldı, tüm sınır komşularıyla dargınlık ve patırtı çıkardı, memleketi içerden saflara, bölüklere, bölümlere, branşlara ayırdı, yurttaşlık bilincini yoketti, bir emirle açılım başlatıp eline yüzüne bulaştırdı, derelerin tersine akmayacağını hesabedemedi, ok yaydan çıkınca bir daha geri dönmeyeceğini hesabedemedi, kılıç kınından çıkınca tekrar geri girmeyeceğini hesabedemedi, komşudaki yokediciye destek verince bumerang gibi geri döneceğini hesabedemedi, konjonktürün gereğini yerine getirdi, ama tıpkı kendinden öncekiler gibi bir tek şeyi unuttu, mazlumların gücünü, hesapsız, plansız, borçsuz, bağımsız o güç var ya işte onu unuttu. Bu unutuşun bedelini ödeyecek, zamanı gelecek, hem de mutlaka, çünkü dünyada doğadan ve doğal olarak mazlum olanlardan daha güçlü hiç bir şey yok...